4 Kasım 2011 Cuma

Mariposa Kaçar:)

Bugün benim işte son günüm, doğum iznine ayrılıyorum. Bir süre yazamayabilirim ama herbirinizi tek tek takip edicem, herkes kendine iyi baksın... Sanırım 6 ay kadar uzatıcam evde kalma işini, rapor vs. kullanmayı düşünüyorum. Ama dönüşüm muhteşem olacak. İnşallah kafayı yemem bu süre zarfında:)

Bu arada en önemli şeyi atlamadan yazayım. BAYRAMINIZ KUTLU OLSUUUUUUUNNNN

27 Ekim 2011 Perşembe

Son haftam, artık ayrılıyorum

Doğum oldukça yaklaştı, bayrama kadar çalışıp sonra izne ayrılıcam. İşyerinde sağolsunlar üzerimdeki işleri aldılar ve işyerindeki son 2 haftayı rahat geçirmemi sağlıyorlar. Ben de sağdan soldan film bulup izliyorum, internette geziniyorum filan. Vakit geçmek bilmiyor, at gibi koşmaya alışmış olan ben, boşluğa düşmüş gibi hissediyorum :)

Kendimden kısaca bahsedeyim, kocaman bir göbek oldum. Herkes burada doğuracaksın heralde diye takılıyor. 13 kilo almış bulunmaktayım ama daha 5 hafta var, inşallah 2den fazla almam.

Bizim minik cadıyı eşimin kuzeninin kreşine vermiştik ya, sonu hüsran oldu. EE çocuk her ağladığında zart zart arayıp gelin alın derlerse olacağı buydu. Neymiş efendim, ağlamasına dayanamıyorlarmış. Profesyonellikten uzak yaklaşım işte budur. Çok aşırı ilgilendiler sözde, sürekli biri kucağına aldı, ağlayınca baba ya da babaanne(!) çağırıldı. Şimdi bana iyilik mi yapmış oldular? Anladığım kadarıyla bizden kreş ücreti almamışlar, çok merak ediyorum ücret verseydik yani tanışıyor olmasaydık sürekli bizi çağıracaklar mıydı? Ya da "çocuk bu, ağlar ama dayanmanız lazım hepsi ağlıyor mutlaka alışacaktır" diyip bize cesaret ve dayanma gücü verirler miydi? Zaten dışkapının mandalı konumuna düşürüldüm. Babaannemizin yeğeni olduğu için direk baba ve babaanne aranıp onlara rapor verildi. Koca sülale bi çocuğu kreşe alıştıramadılar anlayacağınız. Neyse, bundan sonraki süreçte, yani yeni kreş denemesinde herkesi oyma hakkım oldu :)

Böyle gülerek anlattığıma bakmayın, son derece sinirlendim ve karı koca huzurumuz kaçtı. Ben hamileyim zaten, diğer çocuk gelmeden alışması gerekiyordu ama kimse uğraşmadı. Niye çocuğu zorluyormuşuz? Ya ne zorlaması, altı üstü yarım gün yani 3 saat gidip oyun oynayacaktı, sosyalleşecekti. Taş taşıtacak değildim ya:) En kızdığım kişi ise kreş sahibi kuzen, ee para almayınca alıştırmaya gerek görmediler heralde... (Bu arada koca buzdolabı alıp hediye ettik, dahası da gelecekti...) Neymiş efemmmm, çok ağlıyormuş dayanamıyormuş içi parçalanıyormuş. Her ağlayana dayanamıyorsan en kısa sürede batarsın sen. Hırslandım, eksi hanelerine yazdım :)

Annem Alanyadan teşrif etti sonunda:) Bi metre göbeğin olmuş diyo, e anneciğim doğursam doğururum artık, baştan beri yanımda olmadığın için göbeğimin büyüyüşüne şahit olamadın, görünce şok olman ondandır diyemedim:) Ama kendi çapında uğraşıyo, 1 haftadır günde bikaç saat de olsa kızıma bakıyo gezdiriyo filan. Geçmişe mazi derler diyip konuyu kapattım bende, iyiniyetli olduğuna inanmak ve herşeyin güzel gideceğini düşünmek istiyorum. O da pişman eminim, bilinçsizce kaprislerle el birliğiyle sütünün kesilmesine sebep olduk çok üzgünüm diyor. Ben de affettim gitti, hem affetmeyip ne olacak, annemdir ne yapsa yutmak durumundayım. Allah başımdan eksik etmesin...

Evde olduğum süre içerisinde çok fazla yazabileceğimi zannetmiyorum ama mümkün olduğunca blogları takip etmeye çalışacağım. Malum koca beyden tırsıyorum bloğumu öğrenirse diye. Anası hakkında az atıp tutmadım burada:)))

Haftaya görüşürüz...

24 Ekim 2011 Pazartesi

Kara bulutlar neden dağılmıyor?

Şehit haberlerine içim yandı. Önce hiçbişey yazamadım, konuşamadım boğazıma düğümlendi herşey. Ben okumaya dayanamadım, evladını kaybedenler ne yapıyor, nasıl katlanıyor diye düşüncelere daldım. Karnımdaki doğmamış bebeğime bişey olursa paranoyaları yaşarken dağ gibi evladının ölüsünü teslim almk nasıl bir acıdır Yarabbim. Kimbilir nasıl öldü yavrucaklar, yandılar mı parçalandılar mı çok mu acı çektiler yoksa bir kurşun bitiriverdi mi herşeyi acaba? Haberleri okuyup işyerindeyim demeden zırıl zırıl ağladım.

Şimdi de yetmedi, biryığın vatandaşımız enkaz altında can verdi. Karım, 4 aylık bebeğim içerde diyen adam mahfetti beni. Gene zırıl zırıl koptum gittim... Bakamıyorum fotoğraflara, düşünemiyorum, sadece üzülüyorum.

Memleketimin üzerinde bir uğursuzluk var, yeter bitsin artık kimseler ölmesin...

4 Ekim 2011 Salı

Erkeklere asla arkanı dönmeyeceksin:)

Evlendiğimizde koca beyin bekarlığından kalma, sadece 1 ay kullanılmış buzdolabını atıp da yeniden bir buzdolabı alma gereği duymamıştık. Doğal olarak küçük bişey. Bakıcımız boş kaldığında bişeyler yapıp yapıp buzluğa atıyor kendi çapında, ama işleri daha ileri götürmeye karar verdi, domates fasülye vs alıp hazırlayıp donduracakmış. Buzdolabının küçüklüğünden şikayet edip derin dondurucu istedi. Ben de dedim ki, "bak x hanım, ben bu buzluğu alırsam seni çok pis kullanırım bayılana kadar yemek yapmak zorunda kalırsın" dedim:) O da yazık benden umudu kesmiş, kendi istiyor yapmayı. Ben de araştırdım, şöyle fazla yer kaplamayacak balkonda bi yerde duracak yarım buzdolabı büyüklüğünde 3 çekmeceli bir model beğendim. Şimdi diyceksiniz ki bu saçmalıkların kocanla ne ilgisi var. Efendim açıklıyorum; şimdi ben beyime(!) ayıp olmasın diye beğendiğim modeli gösterdim fikrini alıyomuş gibi yaptım, tamam dersen alıcam hemen dedim. O da ben alıyım pazartesi, sen uğraşma dedi. Tekrarlıyorum, beğendiğim modeli gösterdim, fiyatın pazarlığını yaptım, bunu al dedim açık açık. Pazartesi öğleden sonra aradım naptın diye, aldım eve geliyo dedi. İçime doğmuş gibi konuştuğumuz fiyata aldın di mi diye sordum, 250 tl gibi fazla bir rakam söyledi. Naaptın sen diyince de, daha güzel bir model aldım diye anlattı. Meğersem benim akıllı kocacım 3 çekmeceliyi bırakmış, 6 çekmeceli, bizim buzdolabı büyüklüğünde bir derin dondurucu almış. Bu çok güzel bayılcaksın diye övüyo bi de. Allahım ya, ben zaten küçük olsun yer kaplamasın diye seçmiştim, adam gitmiş ne almış. İçimden sinirden kudurdum ama yapcak bişey yok. Eve gittim ki gururla beni bekliyor ben karıma kocamanını aldım diye :) Çocuk gibiler yahu, ben bişey yapıyosam bi nedeni vardır di mi, kesin satıcı kandırdı bunu:) Neyse övgü bekliyor, ben de öptüm sarıldım sağol kocacım çok güzelmiş dedim, olan olmuş nasıl olsa.

Ah x hanım, ben sana yapacağımı bilirim, kabus gibi çökücem üzerine domates rendelemekten bayıltıcam seni :)

29 Eylül 2011 Perşembe

İradesizlik çok kötüüüü

Son 1 haftadır gerek bloglarda gerek internette hamilelikte nasıl az kilo alınabileceği, krizlerle nasıl başa çıkılması gerektiği, doğumdan sonra kilo verme süreci vs gibi şeyleri okuyorum. Detokslar vücudun temizlenmesi gibi şeylere çok takmış ve acaip gaza gelmiş durumdaydım. Örneğin zaten bir hamilenin yapmaması gereken gazlı içeçek içme hadisesi kafama takıldı, her gün kola içen bendeniz 4 gündür hiçbir şekilde gazlı içeçek içmiyorum(soda hariç) ve bundan sonra da hayatımdan tamamen çıkarmak için elimden geleni yapmaya kararlıyım. Dedim ki "hadi kendim için bir iyilik daha yapayım, tatlıyı da hayatımdan çıkarayım". Ama düşündüğüm kadar kolay olmadı. İlk gün yemedim, ikinci gün 1 çatal kek yedim, üçüncü gün de yemedim ammavelakin dördüncü gün yani bugün herşeyi batırdım. Öğlen yemekte tulumba tatlısı çıktı, canım okadar çekti ki dayanamadım 2 tane aldım bi plastik tabağa, en azından ara öğün olarak yerim kudurucam yoksa diye düşündüm. Getirdim masama koydum sonra biraz hava alayım diye yürüyüşe çıktım, bi marketten meyve alayım diye düşünüp girdim. Girmez olaydım, 1 tane gofret, 1 paket de içi çikolatalı olan bisküvilerden aldım (eti tutku). Koşar adım işyerime döndüm, kendimi mutfağa atıp çay hazırladım ve 2 tane tulumba tatlısı, 1 paket gofret ve 6 adet bisküviyi peşpeşe lüplettim. Çook pişmanım çok mutsuzum. Halbuki gayet iyi durumdaydım sabah, aklımda bile yoktu tatlı yemek, bu kudurma kendinden geçme hadisesi de nerden çıktı anlayamadım. Netten bulduğum bilgilere göre 2 adet tulumba 90, 1 paket gofret 241 ve 6 tane bisküvi 250 civarında kaloriye sahip. bir anda 600 kalori :(( üstelik de öğlen yemeğimi gayet(!) güzel yemiştim.

Kusmak istiyorummmm :(

19 Eylül 2011 Pazartesi

Raporlu Günler...

Anlaşılan akıllanmamışım. Daha önce de böyle olmuştu. Geçen hafta çok hastaydım pazartesi işe gittim geri kalan 4gün için rapor aldım. Evde dinlenmekti amacım ama nerdeee... Zaten koca bey benim raporlu günlerimi gezilip tozulacak aile günleri zannediyor. Prensip olarak hastalıktan gebermedikçe rapor almam ben. İlk gün saat 10 gibi işler bitti çocuğu kreşe bıraktım ama o beni bırakmadı 2ye kadar ben aşağıda o yukarıda alışma süreci geçirdik. 2 de eve getirdim uyuduk beraber, bakıcı da yemeği temizliği yapmış rahat geçti. Ertesi gün gene kreşe götürdüm, dönüşte alışveriş yaptım koca bey bu sefer aldı çocuğu ben de o sırada uyudum. Demez mi ki bana sen hiç hastaya benzemiyorsun. Tam sopalık, numara yapmıyorum diye inandıramıyorum kendime. Anası az öksürse ah anacım vah anacım, biz gebersek yok bişeyin diyor. Tabi bunları kendisine çemkirmek suretiyle söyledim sustu :) Akşam da bi baktım plan yapıyo. Neymiş boşa geçmesin günler... Lan hastayııım...

En sonunda allem etti kallem etti Amasraya 2 günlük götürdü. Yani çok güzeldi ama gerek yoktu. Ben yatıp uyuyacaktım ama kısmet olmadı. Amasra da güzelmiş, her akşam balıkları götürdük.

Sonuç, hala öksürüyorum :)

12 Eylül 2011 Pazartesi

Anneye hasta olmak haram...

Hastayım ulen hastaaa, biri bunu kocama anlatsın lütfen. Bu erkekler hakikaten çok sorumsuz. Cuma günü rapor almıştım, hafta sonu yattım biraz ama yeterli olmamış anlaşılan sefil haldeyim. O kadar sefilim ki daire başkanım bile biraz daha alsaydın dedi. Ben de yarın bikaç günlük daha rapor çakıcam. Durum böyle... Dün gece çok ama çok ağırlaştım, öksürmekten uyuyamadım. Küçük cadıyla birlikte yatıyoruz, baba ayrı odada ama dün gece için çok öksürünce koca beye sen kızın yanında yat ben onu uyandırıp rahatsız etmeyim öksürüklerimle dedim. Bunu da gece 23.30da diyip yattım. Saat 1 gibi kızın öksürükleriyle uyandım. Yan odadayım ve çocuk takır takır öksürüyor. Hemen fırladım, bir de baktım ki terlemiş ter üzerinde soğumuş, alttan da salmış çişini, o da soğumuş, üstü başı açık donmuş. Sinirden çıldıracaktım. Koca bey hala çocuğun yanında yatıyo, duymuyo. Hemen kaldırıp üstünü başını temizledim, bu sırada kusar gibi oldu onu yakaladım temizledim tekrar tuvaletini yaptırıp kendi yatağına yatırdım. Göbeğim kocaman oldu, taşımakta çok zorlanıyorum, hem hastayım hem sinir oldum valla gece gece adamı boğacaktım.

Sabah da fırçamı attım ama uyuyodum uyuyan adamı nasıl sorumsuzlukla suçlarsın diye bir savunma getirdi. Valla diycek laf bulamıyorum, kadınla erkeğin daha doğrusu anneyle babanın farkı bu sanırsam...

Not: Bu yazı geçen hafta yazılmıştı ama işlerin acilliğinden ancak bugün yayınlayabildim...

7 Eylül 2011 Çarşamba

Samsun Düğünü

Düğün öncesi bilimum kavgalar gerçekleşti demiştim, çapraz olarak herkes herkese sataştı:) Ben hiç bulaşmadım izleyici olarak yerimi aldım sonunda yazık dedim arabuluculuk yaptım, düğünden önce olmaz sonra tepişirsiniz dedim. Netekim sonrasında da devam etti :)

Şimdi düğünde olanlardan bahsedeyim biraz. Herşey tam kır/köy düğünü gibi oldu. Açık hava bir tesis ayarlanmış, oranın düzenlemeleri yapılmış. Laf arasında konuşurken teyzem 40 bin tl masraf yaptık dedi. Ben de yuh naptınız ayol kır düğünü için demiş bulundum:) Sanane di mi, sus otur ay ne iyi de. Efendim sadece 50 kilo tereyağı alınmış, yemekler içkiler misafirler için tutulan otel derken keşke bu rakamda kalsalar diye şükreder olmuşlar.

Konvoy filan oluşturuldu bayağı büyük bişey, ne de olsa damadın yani kuzenimin babası belediye başkanı, millet de bi şekilde takılmış gelmiş. Gerçekten kalabalıktı 700 ila 800 kişi arasında vardı belki daha da fazla heralde bilemiyorum duyan gelmiş. Keşkekler, etli kavurmalar filan yapıldı ama başka mezeler içkiler filan varmış biz görmedik:) Servis kötüydü, küçük yerin insanını çalıştırmak çok zordur derler zaten. Şarkıcılar türkücüler derken zaman geçti. Bizim kız çok coştu, prenses giysisi giydirmiştim zaten sallana sallana dolaştı.

Yalnız millet bi garip, siz gelmişiniz o kadar yiyip içtiniz yahu azcık oynasanıza, pistte oynayan doğru dürüst kimse yoktu çoluk çocuğa kalmıştı meydan. Açık hava düğünleri her zaman bu açıdan tehlikelidir zaten, hep bir dağınıklık boşluk duygusu yaratır.

İkiyüzlülük mü bilmem ama bence güzel bir düğün değildi, çok aksaklık vardı müzik ses servis kötüydü ve millet oturdu oynamadı coşamadı yani. Gene de teyzeme çok şahane oldu dedim napim :)

Kocamı soran olmadı doğru düzgün, yani herkes açık cephe almış, neden böyle yaptı demek yerine yok farzettiler. Bu durum beni üzdü ama yapcak bişey yok. Koca beye de dedim artık bu iş bitti, sen de naz niyaz etme onlar da bişey yapmasın aranızdaki ilişkiler tamamen koptu saygı çerçevesinde yok sayıyorsun. Bana bişey sormuyorsun onlar hakkında da bişey demiyorsun bundan sonra diye de tembihledim. Tabi elin adamı ikiyüzlülük çekmiyor, kaldıramıyor, kavga edip yok sayamıyor.O da napsın çekti kendini uzak duruyor. Senin sülale gerçekten garip, samsun kanı taşıyanlardan senle abin öyle değilsiniz ama geri kalan hepsi son derece anormal diyor. Babamı müthiş seviyor (Samsunlu değil, Eskişehirlidir babam:)ama anne tarafında adam yok doğru düzgün diyor. Bilemiyorum bundan sonra konuşturmayı düşünmüyorum bu konularda ama için için üzülüyorum neden böyle olduk diye.

Of burada da amma içimi döker oldum, kimselere anlatamıyorum başka, napimmmm...

6 Eylül 2011 Salı

Gene hasta ettim çocuğumu :(

Yahu kafayı yiycem, neden bu çocuk benle bir seyehate gidip döndükten sonra mutlaka hasta oluyor? Koca bey de iyi bakamamışsın heralde çocuğa diyince kafamın tası attı kavgaya tutuştuk, sen yanımda olsaydın da sen baksaydın sen korusaydın diye çemkirdim, sustu. Sen benimle çok kötü konuşuyorsun diyor. Yahu adam ben sana niye durduk yere saldırayım, hayır yani yağmur yağsa benden biliyor, her zaman büyük ihtimalle de farkında olmadan beni suçlayıcı konuşuyor. Sakinleştikten sonra aradı, 45 dakika konuştuk, ben seni daha önce de uyardım beni suçlama ben anaysam sen de babasın benim kadar her şeyden sen de sorumlusun dedim, sonra gene kumrular gibi olduk:)

Samsun maceramız çok olaylı geçti, herkes herkesle kavgaya tutuştu, sonra ayrılırken kuzu sarması moduna girildi, bu durum Karadenizlilere özgü mü yoksa bizim sülale mi son derece garip henüz çözemedim. Yazık bizim Tokatlı gelin de şaşırdı kaldı, bizim sülale(hiç sesleri yükselmeyen tartışmayan uyumlu insanlar) bu kadar kavga etse herkes dağılır, kimse kimsenin yüzüne bakmaz, ancak bidahaki bayrama filan zor toparlanır aile dedi :) Kız haklı, bişeyler geveledim KAradenizliyiz biz çabuk parlarız filan diye ama tatmin edici olmadı sanırım :)

Neyse, olanları anlatmaya yarın devam edicem, herşeyi yazsam roman olur valla:)

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Gene çok ara vermişim...

Ben aslında düzenli yazmak, başıma gelen şeyleri burada paylaşmak fikir almak istiyorum ama nedense bi türlü yazmaya fırsat bulamıyorum. Sakın yanlış anlaşılmasın toplantıdan toplantıya koşup duran tiplerden değilim, işim yoğun ama hızlı iş gördüğüm sürece kendime de vakit ayırabiliyorum.

Herneyse efendiiim, biraz kendimden bahsetmek istiyorum. Tamamıyla bir yarımdünya haline geldim 26 haftalık yani 6 aylık hamileyim ama göbeğim fırladı gitti, 8 kilocuk almışım ama normal sınırlar içerisinde gözüküyor. Özellikle son 1 ayda çok büyüdüğü için insanlar şaşırıyor. Herkes ağızbirliği etmişcesine ilkindeki gibi olmadığı için anlayamadık dedi, ilki nasıldı ki dediğimdeyse pis pis sırıtışlara maruz kaldım:) Sanırım ilk hamileliğimde ilk aylarda uçuşa geçmişim:

Bu sefer hiçbir sağlık sorunum da olmadı Allaha şükür, ama koca bey hala tam olarak idrak edemedi sanırım, naz niyaz etmiyorum ya o da beni pek sallamıyor.

Bu arada çocuk bakımı açısından devrim yaptım, 3 haftadır filan kızıma sadece bakıcısı bakıyor ve kayınvalidem işe gider gibi bize gelmeyi/gelemiyorsa bakıcı ve kuzuyu çağırmayı bıraktı. Bıraktı derken, ufak gazlamalarım neticesinde koca bey annesine resti çekti. Bazılarınızın "nanköre bak, bakıcıyla başbaşa kalmasın diye kayınvalidesinin yaptıklarından sonra kadını kışkışladı" diye düşündüğünü tahmin ediyorum, bazen vicdanım da bana böyle söylüyor ama naapiiim arkadaşlar dayanamadım her halta karışılmasına. Şimdi kızım okadar mutlu ve huzurlu ki anlatamam, bakıcısı çok iyi, zaten herşeyi konuşabildiği için akşam çaktırmadan sorguya çekiyorum, bakıcının dedikleriyle hemen hemen aynı şeyleri söylüyor. Allaha emanet olsun, zaten bayram sonrasında da kreşe başlayacak yarım gün.

AAA bir de kreş meselemiz var, bahsetmeden geçemiyciiim. Önce koca bey tutturdu kreş anneme yakın olsun, gider kontrol eder alır vs, hiç istemedim ama bakalım dedim. Bikaç yer baktık, içimize sinmedi, hem kayınvalide paranoyak olur sürekli gider gelir çocuğun dengesini bozar ya da her çocuk gibi benim çocuğumun da kreşe alışma sürecinde çıkaracağı arızaya katlanamayıp göndermeyin filan der diye düşünüyordum. Çok açık ve net bir şekilde kaygılarımı kocamla paylaştım, öyle şey olur mu en başta ben müsade etmem dedi ama gene aklına bi kılçık atmayı başardım. Sonrasında bize yakın başka bir kreş bulduk ki her ikimizin de içine sinmişti. Yemek listesini görünce kıllandım ama, kardeşim hiç mi et olmaz yemeklerde, börek çorba ile öğün mü geçer el kadar bebelerin protein ihtiyacı mercimek vs. ile mi karşılanır diye derin düşüncelere dalmıştım. En son eşimin kuzeni, evet yani teyzesinin oğlu kreş açtı. Biz tabi gene birbirimize girdik, koca bey oraya gitsin dedi ben de hayatta göndemem anan bitti kuzenin mi başladı şeklindeki tartışmamız, ben kuzenin kreşini görene kadar devam etti. Yahu bukadar mı güzel bir kreş olur, çok beğendim, çok para harcadılar, ingilice eğitimi de var, yemekler organik olcak vs yani iyi olmak zorundalar ki para kazanabilsinler, yazık çok emek verdiler, boşa gitmesini cidden istemem. Herneyse, ben tabi kreşi görünce içimden çark ettim, ama tükürdüğümü yalamaya da yanaşmadığım için bir kaç gün daha kreş tartışmalarımıza düzeyli bir şekilde devam ettik, en sonunda "kocacığım, bencillik etmek istemiyorum, çocuğum için en iyisi olsun isterim, hem kuzenini tanıyor ilk başta yabancılık çekmez, güvenilir insanların yanında olur, kreş de iyiye benziyor, seni kırmak istemem sen de çok arzu ediyorsun madem buraya verelim" dedim. Böylece kocam beni ikna etmiş oldu, hem de olası bir kaynana vakasına karşı ben demiştim deme hakkına sahip oldum. Allah var çok beğendim ama :))))

Bayramda koca beyle ayrı düştük, benim önceki yazılarımda bahsettiğim hayırsız kuzen bayramın ertesindeki cumartesi evleniyor. Yani tatil planlarımız suya düştü, koca bey haklı nedenlerle kuzene gıcık kaptığı ve açık cephe aldığı için düğüne gelmeyecek, ben kendi ailemle gidiyorum. Koca beyin davranışını onaylamasam da bizim sülalenin davranışları da domuzca, ısrar filan etmediler, peki oğlum sen bilirsin diye geçiştirdiler. Ben de koca beye kendi ailesiyle Bodrumdaki yazlığa gitmesini söyledim. Yanlız kalmasın bayram günü... Şimdi memlekette biryığın dedikodu olur niye yanlız olduğum konusunda ama napiim sorana açıkça söyliycem, düğün öncesi sülale karışmasa bari...

Annem de sonunda yazlıktan geldi 2 gün önce, düğün olmasa geleceği filan yoktu. Sorsan çok özledim torun hasretine dayanamadım diyo:) Güldüğüme bakmayın, ilk dedi ses etmedim baktım her iki lafın arasında torun hasreti cart curt ediyo, dayanamadım laf soktum anne okadar özlediysen düğünden hemen önce geleceğine 1 ay önce geleydin de azıcık torun bakaydın dedim. Gene acındırmalar vs...

Dayanamadım...

Seni çok seviyorum, seni kırmak istemiyorum ama sen hep bu konuları açıyorsun. Bak ben bu konuda yaralıyım ve seni hiç affetmiycem bu nedenle bu konuları konuşmak istemiyorum. Ben ne kadar konuşmaktan kaçmaya çalışırsam sen o kadar havalanıp saçma sapan konuşuyorsun. Anne benim sana ihtiyacım yok, ihtiyacım olsa da sana olmaz yetişemezsin çünkü uzaktasın, o nedenle ne hamileliğim süresince ne de çocuk doğduktan sonra planlarımı sana göre yapmadım çünkü sen hiç yanımda olmadın. Eskiden fedakar anneydin ama şimdi tamamen kendin için yaşıyorsun ve ben senin ihtiyacın olunca gelirim yardım ederim safsatalarına kanmıyorum. Çünkü ilk hamileliğimde gerçekten sana ihtiyacım vardı ama sen gene yazlıkta sefa sürüyordun. Erken doğum tehlikem olmasa, seni hastane odasında arayıp da ister gel ister gelme diye suratına telefonu kapamasam geleceğin yoktu. Bu nedenle boşver, beni kandıramıyorsun zaten de kendini de çok iyi anneyim diye kandırma. Her zaman başımın üstünde yerin var, gel torunlarını sev git, artık sana bakarmısın diye sormam ben, sen de sakın ben bakıyorum moduna girme benim çocuklarımın bakıcısı var ve ben planlarımı sen yokmuşsun gibi yaptım. İstediğin zaman gel, istediğin kadar kal ama sakın ola dırdır etme, düzenime karışma fikir de verme dedim. Çok üzüldü, gerçekten kalbi kırıldı, onu üzmek istememiştim o nedenle konuşmak istemedim ama anlamadı üstüme geldi. Bağırış çağırış olmadan, sessiz sakin ve açık konuşmam da yaraladı onu ama anlaması lazımdı, anladı...

Kocamın annemden hoşlanmama sebebi de bu, saygıda kusur etmez her işlerine koşar ama içten bir sevgi yok biliyorum. Hem hiç bakmayan, hem de doğumdan sonraki gerginlik içinde yardımcı olacağına her halta karışan, 20 gün sonra da ben hizmetçi miyim bir bakıcı tutun diye fırçalayan bir kayınvalideyi ben de sevmezdim.

Bakalım annem, bu sefer aynı sorunların olmayacağını beyan etti... :)

Yamadım yazmadım amma çok şey birikmiş, çenem düştü iyice. Bu arada hep derim biri tanıyacak kimliğim deşifre olacak diye çok korkuyorum diye. Nihayetinde işyerimden bir arkadaşımı takip ettiğim bloglardan ikisine üye olmuş gördüm, ödüm b.kuma karıştı:) Laf arasında sohbet ederken bloglar var insan çok şey öğreniyo, ben de açtım baksana filan dedi, ben de aaa öyle mi bakiim hiç uğraşamam ki ben öyle şeylerle vs diye geveledim.

Allahım sen beni deşifre olmaktan koru:)

15 Temmuz 2011 Cuma

Yıl Dönümü, Rutin Kontroller, Tatile Kaçış Bıdı Bıdı... Vs.

Dün kocişle 4. evlilik yıldönümümüzdü. Ne çabuk geçmiş zaman anlamadım ki. Bunca itişme tepişme öpüşme barışma arasında anlamamışım:) Kendisi şu anda Bodrumda yazlıkta, evi bizim için temizlemek için 1 hafta önceden gitti, ayrıca abisi ve babasını da götürdü, ailesiyle erkek erkeğe tatil yapacaklarmış. Evlenmeden önce böyle bişey yapacağını söylese başında saç bırakmazdım ama artık nedense hoş görüyorum :) Sabah erken kalkmış, internetten çiçek siparişi vermiş. İşyerime göndermiş koca vazo gülleri, çok havam oldu valla:)Mutlu etti beni sağolsun.

Biz de (küçük cadı, bakıcı ve ben) cumartesi sabah uçakla gideceğiz, biz gittikten iki gün sonra da babası ve abisi dönecek. O şartla kabul ettim gitmeyi zaten. Maaile tatil bana göre değil, yayılıp yatamadığım tatile tatil demem. Hoş babasının yazlığı, evine dönmese dönmez ama bu sefer de ben kalmam 2 hafta.

Busabah ise doktor randevum vardı, yeni doktordan memnun kaldım, ilgili davrandı. Ama şu sezeryan işi aklıma takıldı, ben açıkça sancılarım tutmadan gitmek istemediğimi söyledim, o da en erken 38,5 haftayı hedeflediğini ama 39-39,5ta alınabileceğini son ana kadar zorlamanın gerekmediğini söyledi. Şimdi bu husus çok kafama takıldı çünkü erken gidersem sütümün gelmesinde sorun olabilir. NApsam bunu da mı değiştirsem yoksa son anda ben istemiyorum gelmiycem sancı bekliycem mi desem,deneyimliler fikir belirtirse sevinirim.

Bi de 20hafta bugün bitti, doktorun tartısına göre 3 kilo almış gibi gözüküyorum ama evdekinde 4,5 kilo fark var. Doktor çok iyi gidiyosun kilo alımın da normal ama almıycam diye az yeme beslenmeni ihmal etme dedi. İlk defa birileri bana kilonu takma iyi beslen diyo:D

15 gün tatilden sonra bakalım aynı şeyleri söyleyebilecek mi?:) Açık büfe olsa 3-4 kiloyu çakar gelirdim ama yazlık ortamında 1 kilo filan alırım gibi geliyor inşallah yanılmam. Yaz ayları genelde hafif yenir derler ama benim için böyle iştah kapanması, yemeğin ağır gelmesi durumları mevzu bahis değil o yüzden yazdan ekstra korkarım, dondurması dışarda yemeği atıştırmalıkları derken bana patlıyor :)

Şimdilik hoşçakalın...

Not: Selinka, ben seni msnye ekledim ama bi zahmet sen de beni kabul et:) İşyerinde gündüzleri pek açamıyorum ama gene de denk gelirsek sohbet ederiz. Ayrıca sayfana yorum da bırakamıyorum haberin olsun.

30 Haziran 2011 Perşembe

Sevdiklerim...

Sevgili öz'üm beni mimlemiş, konu yapmayı sevdiğimiz şeyler. Başlayalım bakalım... Birinci sırada yemek geliyor. Hep derim arkadaşlarım, özellikle de yemek yemeyi sevenler öğle yemeklerinde benimle aynı masada oturmak için cebelleşirler. Öyle iştahlı ve zevk alarak yerim ki. Mutluluğumu mu yansıtıyorum ne :) Seviyorum arkadaş, doğam bu benim, bebekken bile iştahlı ve damak zevki yerinde olan bir tombalakmışım.

Araba kullanmayı çok seviyorum, herkescikler trafikte strese giriyor ama ben seviyorum. Yalnız bir şey var, arabada yanlız olmam lazım. Kırolar gibi cıstaklı bir müzik açıyorum sonuna kadar (camlar kapalı tabiki:), ooh gel keyfim gel. Koca bey uyardı sonunda dayanamadı, rica ediyorum müziği bu kadar açma kötü kadınlar gibi dedi :) Ne alaka anlayamadım ama tabiki kendime özel bir vakitte beni mutlu eden bir şeye müdehalesini kabul etmeyip sonuna kadar açık dinlemeye devam ediyorum. Bir de o direksyon simidinin sağa ya da sola dönüşten sonra kendiliğinden avcumun içinde kayıp eski haline gelmesi var ya, o his de beni bitiriyor:)

Masaj yaptırmaya ise bayılırım. Ciddi ciddi güzel bir masaj için çok şey feda edebilirim. Fantazilerimde böyle mis kokulu tütsülü alengirli bir odada rahatlatıcı bir müzik eşliğinde kendime özel bir masajcıyı kapatıp sabahtan akşama kadar masaj yaptırmak var. Bendeki masaj deneyimleri bitmez. Mesela koca beyle balayında Bali'ye gitmiştik. Orada da her yerde masaj yapan kadınlar ve masaj merkezleri var. Lakin genel olarak böyle çok çirkin kadınlar yapıyor. Yatıyosun, iki kişi birden başlıyor 50 dakika boyunca biri ayaklara biri üst bölgeye aynı anda, mutluluktan Allahım sana geliyorum diye yükselmişliğim çok oldu:)Bak hatırladım gene beni bi titreme aldı:) Koca bey ise çok çirkin bunlar mengene gibi sıkıyolar diye kaçıp gitmişti :) Farkı anlayın yani... Ayrıca saçımla başımla uğraşılmasını manikür pedikür vs çok seviyorum. Daha dün el ve ayak bakımı yaptırdım tam 1 saat masaj peeling kremleme faslı vardı bugün çok iyiyim moralim yerinde :) Ha yaptıra yaptıra ölmüyorum, ancak öğle tatilinde işyerime yakın yerlerde yemekten sonra koştura koştura gidiyorum.


Başka bir şey, bebeğimin uyanınca kendiliğinden bana sarılıp öpmesi, günaydın annecim diye gülümsemesi beni bitiriyor. Her zaman yapmıyor ama yapıca o günüm birbaşka güzel geçiyor.

Bir de hamileyken göbeğim büyüdüğünde koca beyle yaptığımız "göbeğini göbeğime değdirseneeee..." dansı çok mutlu ediyordu. Onun göbek kocaman, benimkiyle aynı ölçüdeydi bir ara, durup durup ayağa kalkıp bu şarkıyı söyleyip göbeklerimizi çarpıştırıyorduk. Şimdi gene hamileyim ama kocamın dediğine göre o kıvama gelmemişim, henüz şarkımızı söylemek için erkenmiş. İkimiz de sırf bu yüzden göbeğimin büyümesini dört gözle bekliyoruz:)

Başka da beni böyle çok mutlu eden bişey aklıma gelmedi. Yani huzur veren, anlık basit mutluluk ve huzur veren şeyleri saymıyorum.

Not: Normal kilodayken alışveriş yapmayı da çok severdim, ama şimdi tabiri caizse sadece örtünmek için giyiniyorum. Topuklu ayakkabılarım rafa kalktı, kilodan bileklerim yoruluyor ayaklarım acıyor. Giysileri de tam anlamıyla çok yakıştıramıyorum. Bu hamilelik de tuz biber oldu, ööle salaş salaş dolaşıyorum :) İnşallah fazlalıkları atınca tekrar sevdiklerim arasına topuklu ayakkabılarım ve alışveriş yapmak girecek :)

27 Haziran 2011 Pazartesi

Neden geldin Ankara'ya ey İKEA :)

Pazar sabahı ailece bir brunchtan sonra napalım diye düşünürken hava pek iyi değil şu yeni açılan İkea'ya gidelim de zaman geçsin diye düşündük. Zannımca tüm Ankara ahalisi de bizim gibi düşünmüş. İkea Metronun karşısında bir yere açılmış. Ankaralılar bilir çevre yolundan Metro markete giderken kayboldum hissine kapılırdınız. Bi tane araba ya olur ya olmazdı. Pazar günü ise sanki Bahçeliye gidiyormuş gibi yoğun bir trafik vardı, zaten önce ondan çok kıllandım.

Gittik meşhur ikeaya, Allahım millet nasıl yığılmış, sanki herşey bedava yağma var tuttuğunu para vermeden alıyorsun:) İçeri girmek için dahi uzun bir sıra var. Ben girmeden dönelim dedim koca bey bi bakalım madem geldik dedi. İki adım attık orada kaldık :) Uğultudan başımız döndü valla, çıkmak için yarım saat uğraştıktan sonra zor attık kendimizi dışarı.

Tamam bir Ankaralı olarak bende de biraz İkea manyaklığı var ama valla herkes çıldırmış. Bi de herkes isveç köftesi yemeye gelmiş heralde, kalabalıkta hiç yoksa 15kere falan "isveç köftesi yiyelim" lafını duymuşumdur. Anam sanki tüm millet isveç köftesiyle büyümüş, yemeden şurdan şuraya gitmem abi misali :)))

Altı üstü siyah hurçlardan alacaktım, kısmet olmadı:))

20 Haziran 2011 Pazartesi

Terbiyesiz doktorcum, sana güle güle...

Tatilden döner dönmez kontrol için kadın doğumcu doktorumdan randevu aldım. Malum hamileyim, üçlü test yapılacak kontroller ve en önemlisi bebişin cinsiyeti kesinleşecek.Benim için önemli bir gün yani. Sabah işten izin aldım randevum 9.10'daydı, gittim koca beyle 9'da beklemeye başladık. Tam randevu saatinde adımı söylediler, biz kalktık ayağa adamın odasına gircez, kapısının önündeyiz, doktor dışarı çıktı, benim işim var ben gidiyorum dedi. Ben kekeleyerek ama randevumuz dedim, sesini yükselterek biz insan değil miyiz benim acil işim olamaz mı diye çemkirip gitti. Özür mözür hakgetire zaten.. Biz kocamla öyle kalakaldık bikaç saniye. Kendimize gelir gelmez de karşı atağa geçtik. Kocam çok sinirlendi, zaten tipi de müsait psikopatlar gibi ben burayı yıkarım bu adamı da kendine getirmesini bilirim diye höykürdü. Ben de gayet kibarcık şekilde, ay terbiyesiz adam saygısız şikayet edicem sizi diye saydırdım. Hemen başka bir doktora aktardılar, o doktor çok ilgilendi (tabi bizim şikayetçi olacağımızı ve azarı kaldırmayıp sorun yaratacak tipler olduğumuzu belirtmişler önceden:)). Daha sonra gittik başhekime adamı şikayet ettik. Bütün bunlar 1 saati buldu, bizim öküz doktor 10.25te döndü. Koca bey, karıcım sen bi otur bişeyler ye ben buna iki laf etmezsem dayanamam dedi, ben de isteğine saygı duydum :) Yaklaşık yarım saat sonra ben tostumu tıkınırken kocacık aradı, efendim aşkım diye açtım, karşımda öküz doktor. Biraz odama gelir misiniz lütfen diye rica etti. Gittim adamın odasına, bütün ordaki görevlilerin yüzü gergin, güvenlik çağırsak mı falan diye fısırdaşıyorardı :)Adam öküzken kuzucuğa dönüşüvermiş, koca bey terbiyesini vermiş, ben size öyle der miyim, sesimi yükseltir miyim, siz beni yanlış anladınız çok acil işim vardı çocuğumun önemli işiydi, hemen muayene edeyim bıdı bıdı. Neyse iş tatlıya bağlandı, biz de şikayetimizi geri aldık. Koca bey adamı tehdit etmiş korkutmuş, bidaha saygısızlık yap bakiim şimdi erkeksen filan demiş.

Şimdi siz de ailecek kocamı ve beni kavgacı bellemeyin. Acil işe saygımız sonsuz, ben de yapabilirim ama ben bekleteceğim insana çok açıklayıcı bir özür diler rica eder öyle giderim. Sen kimsin bana bağıracaksın, azarlayacaksın. Doktor olup kendini bi halt zannedenlerden işte. En azından başka birine yapmasın, hamile insanların sinirini bozup vaktini çalmasın. Vaktini çalacaksa da en azından özür dilemeyi bilsin.

Salak doktorcum bir hastasını kaybetti, olumsuz reklamını yapacak birini yarattı. Bi daha hayatta gitmem, muayene olduğum diğer doktoru beğendim, ona devam edicem. Ha niye o hastane derseniz sigortam var o hastaneye özel. Çok da iyi ve ünlü bir yer.

Herneyse, müjdemi vereyim; bir küçük cadı daha geliyor :)))))

16 Haziran 2011 Perşembe

Savaştan çıkmış gazi misali...

Tatile gittiğimi bir önceki postumda belirtmiştim. Her memur gibi benim de tatilde büyük umutlarım vardı. Ama noooldu,çok ağır hasta olduum:))

Evet, yolculuğa çıkacağımız günün sabahı hastalanmaya başladığımı hissetmiştim. Koca bey de dalga geçmişti, numara yapma diye. Uçak yolculuğu, başımın ağrısını saymazsak çocukla yolculuk bakımından süper geçti. Ah bir sağlam olsaydım hiç anlamadan yolculuk bitecekti. Bizim küçük cadıyı bir güzel süsledim, eline de çekçekli oyuncak bavulunu verdim (içine battaniye ve yastığını koydum hafif olsun diye) Bak dedim, bu senin sorumluluğun. Bu bavulda senin eşyaların var ve sen taşıyacaksın, asla kaybetmeyeceksin. Biliyorum kendime de ekstra yük yapım ama napiim sorumluluk sahibi olmayı bir yerden öğrenmeliydi. Tüm yol boyu sıkı sıkı taşıdı, bu benim sorumluluğum diye bavulunu herkese gösterdi. Uçakta da hiç susmadı, bukadar saçma soruları çocuklar neden sorar nerden bulur hiç anlamam. Bi süre şarkı söyledi, ondan sonra da anlamsız uydurmaca şarkılar mırıldandı. Benim zaten başımın ağrısı tutmuş, kulaklarım acıyor. Ama kanımın son damlasına kadar savaşıp hep güler yüzlü şekilde bütün sorularını cevapladım. Millet bize güldü ama olsun:)) Hostes ablaları kokpite götürdü, ilgilendiler oynadılar da 2 dakika nefes aldım. İnerken çığlık çığlığa pilot amca düşüyoruz yavaaaş düşüyoruuuz diye çığlık çığlığa bağırmasaydı iyi olacaktı :))) Ha korktu sanmayın, gayet sakindi sadece pilota yavaşla demek istedi :)

Alanya Gazipaşa havaalanı nasıl küçük bir yer anlatamam. Azıcık yatırım yapılsa müthiş potansiyele sahip ama şu anda çok izbe bir yer. Uçaktan iner inmez yüzüme fön tutmuşlar gibi oldu, aşırı sıcaktı. Ankaranın yağmurlu havasından sonra şok oldum.

Babam, abim ve yeğenim karşılamaya gelmişler. İki küçük çocuk nasıl sarıldılar nasıl öpüştüler görmeniz lazımdı, herkes bunlara baktı. Halbuki çok sık da görüşmüyorlar, haftada bir ancak yani. Gene de çok özlemişler birbirlerini. Tabiki bu hasret 2 gün sürdü, sonra kavga dövüş. Ben hastalıktan geberiyorum. Annem her işe yetişmeye çalışıyor. Cadı kız üzerimden inmek istemiyor. Sefil oldum geldim. Öksürük tutmasın mı, annemlerin yazlığı çok küçük, öksürüklerim olduğu gibi duyulduğundan geceleri de uyutmadım. Ama nasıl bir öksürük, hamileyim bir yandan göbeğim çatlıycak gibi oldu, sabah ezanına kadar uyumak mümkün olmadı hiç. Sadece 2 kere denize gidebildim. Son 2 gün cadıyı da hasta ettim, çocuklardan biri uyusa diğeri uyanık oldu. Sonuçta ailece delirip 1 gün erken döndük:)))

Gene de güzeldi diyemiycem, valla ben bişey anlamadım. Temmuzda tekrar izin kullanabilir miyim acaba????

1 Haziran 2011 Çarşamba

Tatilim Geldiii :))

Bu sene farkettim ki hiç yıllık izin kullanmamışım. Devlet memuru olarak geçen seneden kalan 20 gün + 20 gün (bu senenin) tertemiz dolu dolu beni beklemekte. Ben de toplam 9 gün izin aldım ve yarın itibariyle Alanya'ya annemlerin yazlığına gidiyorum. Koca bey bize eşlik etmeyecek. Abim ve küçük cadımla aralarında sadece 1 ay fark olan yeğenim de ordalar. Gelin kızımızın izni kalmadığı için o da Ankarada. Yani annem babam abim yeğenim kızım biz bize bir tatil yapıcaz. Çok mutluyum, yaban eller, kan bağı olmayanlar yok aramızda :)))

Şaka bir yana, eşime de hak verdim, yazlık biraz küçük. Biz alt alta üst üste kalıyoruz ama o rahatsız oluyor. Onunla ayrıca çekirdek aile olarak tatile gidicez.

Bu akşam işyerinden kızlarla dışarı eğlenmeye çıkıyoruz, daha bavulu hazırlamadım, uçak yarın 2de. Napcam bilmiyorum:)))

Bu arada Alanya-Gazipaşada havaalanı açıldı biliyorsunuz. İşte Anadolu jet ve Bora jet ortak uçuşlara başlamışlar. Artık uçakla gitmek çok mantıklı. Geçen sefer Antalya üzerinden uçakla gitmiştim ama Alanyaya gelene kadar daha çok yoruldum, babacığıma da ekstra eziyet oldu. Gel git toplam 4-4,5 saat araba sürmek zorunda kaldı. Kimseye hele ki babacığıma eziyet etmek istemediğim için aslında otobüs bileti alacaktım ama uygun bilet bulunca sefillik çekmeye gerek yok dedim.

Bu arada, sizin yorumlarınıza cevap yazmaya çalıştım, farkettim ki kendi bloğuma da yorum yapamıyorum :)))

Selinkacığım, mail adresini önce yayınladım ama sonra hemen sildim başkaları da görmesin diye. Ama salak ben, adresini yazdığım kağıdı kaybettim. Senden ricam bir daha yazabilir misin?:))) Özüm, tatlım blog izlemeden çıkış işini sayende artık yapabiliyorum. Teşekkür ederim. Ayarları değiştirme işini ise henüz nasıl yapacağımı çözemedim ama onu da halledicem, hepinize bol bol yorum yapıcam:)

Herneyse, gidiyorum ben... Kalın sağlıcakla...

29 Mayıs 2011 Pazar

Blog sorunları

Blog ayarlarımda sorun var, bazı bloglara yorum yapabiliyorken bazılarına yapamıyorum. Bunlardan biri de sevgili Selinka'nın bloğu. Canım, beni okuyorsan, sana ne zamandır hoşgeldin demeye çalıştığımı, neler neler yazdığımı ama bir anda silinince saçımı başımı yolduğumu bil. Hoşgeldin arkadaşım...

Bir diğer sorun, bloggerlık macerama başlarken her türlü bloğu izliyordum ama artık izlemek istemediklerimden bir türlü çıkamıyorum. Hey yolu denedim ama ı ıh... Kısa yolu bilen varsa bana anlatabilir mi???

24 Mayıs 2011 Salı

Sana ulaşmak ne zormuş ey blog!!!

Kaç gündür bir türlü bloğa giremedim, hiçbirinizi okuyamadım. Valla zaman geçmiyor böyle yahu :)))

Kaynana kavgasının üzerinden çok sular aktı, gene hiçbişey olmamış kıvamına geldik. dıştan tabiki böyle, içimizde ne fırtınalar kopuyo bilemem :)) Yok saydım unuttum gitti...

Eşimin teyzesi felç oldu, sol taraf gitti kadında. Dün akşam ziyaretine gittik, Allah kimsenin başına vermesin çok zor ya.. İnşallah iyileşir. Ben de böyle şeyleri gördükçe hayatta dandik kavgalardan çok daha önemli şeyler olduğunu hatırlayıp ailemle sağlıklı geçirdiğim her güne şükür ediyorum.

Son olarak az önce öğle yemeğinin üstüne bir paket negro yedim, pişmanımm... Zaten bugün itibarıyla göbeğimin azıcık çıktığını farkettim. İnsan 1 hafta yürümeye ara verince böyle mi olmalı ya?? Kolum bacağım zayıf göbeğim kocaman hamilelerden olmak istiyorum ama hayal bu yalnızca. Ben direk "hamileyim diye öküz gibi yemiş semirmiş" denilen cinsten olucam heralde :)))

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Kaynanayı napmalı?

Ciddi ciddi soruyorum, birazdan anlatacağım şekilde hareket eden kaynanaya ne yapılabilir???

Beni okuyanlar bilir, benim kaynana(çok kızgınım yoksa böyle konuşmam) acaip pimpirikli bir tip. Bakıcı ile bebeği 1 dakika başbaşa bırakmıyor, hatta kendi işi olduğu zaman bana işten izin al,bakıcının yanında dur demişliği (ve benim bunu yapmışlığım ) bile vardır. Acaip bir şey, hiç kimsede böyle şey görmedim. Sabah 9 akşam 6 mesai gibi bize geliyor. Allah razı olsun çocuğumu sevdiğinden bakıyor, geniş olmasındansa pimpirikli olmasını tercih ederdim zaten.

Akşam eve gittim, kızımı kucakladım kapıda içeri girdim. Meraba nasılsınız faslı 3-4 dakika kayınvalideyle konuştum. Kayınpederin geleceğini, onu bekleyeceğini söyledi vs. Bakıcımız çıkıyordu 2 dakika onunla kapıda konuştum, 15 günde bir gelen temizlikçimiz de içeride ütü yapıyordu. Benim için temizlikçiden farklıdır, ben küçükken anneme gelirdi, şimdi bana geliyor düşünün yani. Annecim ben bi x ablayla konuşup geleyim dedim. Gittim naptın neettin nasılsın şunu yaptın mı diye 7-8 dakika konuştum. Bi baktım içerden ses gelmiyor. Heralde balkona sigara içmeye çıkmıştır dedim. Geçtim baktım yok. Banyoya baktım, bağrdım çağırdım annecim nerdesiniz diye yok allah yok. Camdan bi baktım arabası da yok. Bizim kaynana basmış gitmiş. Hem de okadar sessiz gitmiş ki kimse duymamış. Temzilikçi abla şaşırdı kaldı. Hemen telefona sarıldım, annecim nerdesiniz diye. Bir başladı "ben bakıcı değilim, beni sap gibi bıraktın, sen bunu hep yapıyorsun saygısızsın, benim hassasiyetlerimi öğreniceksin , ona göre davranıcaksın" vıdı vıdı anlatamam yani. 5 dakika beni fırçaladı, ültimatom verdi azarladı. Ben ne yaptım dersiniz, annecim özür dilerim farkında değilim yanlış anladınız burası sizin eviniz şeklinde olayı yatıştırmaya çalıştım. Ama nasıl tepem attı anlatamam. Nasıl delirmeyip de kendimi tuttum alttan alabildim inanın bilmiyorum.

Sen kimsin benim annem babam beni böyle azarlayamaz, sen kimsin beni terbiye ediceksin!!!

Akçam koca beye de anlattım, annem ayıp etmiş ama sen de dört dörtlük değilsin bazı şeylerden inceliklerden bihabersin vs baktım bana bulaşıyo. Bütün gece onunla da kavga ettik.

Oh lan ne ala, kadın bana saydı saydı, benim içimde kalmasın söyledim ferahladım dedi, bi de anneciği üzülüp sinirlendiği için ben suçlu oldum. Gecemin içine etti, terbiyesiz kadın. EEE fazla yüz verdim böyle oldu. Kaynanı "sen sadece doğurdun, bu benim çocuğum" deme cüretini gösterebilecek kadar şımartıp tepene çıkarırsan sonuç bu olur.

Eskiden severdim kadını ha, her yerde önünden arkasından Allah razı olsun derdim çocuk bakımı konusunda bire bir anlaşamıyoruz ama varsın titiz olsun, baktığı sevdiği benim çocuğum sonuçta diyip ses çıkarmıyordum garipliklerine. Ama bundan sonra köprüler yıkılmasa da çok fena bozuldu. Saygı mı istiyor, bundan sonra en alasını görür ama sevgisiz saygı kendisini tatmin edecek mi hepbirlikte göreceğiz...

Ben yapacağımı bilirim sana... (fikirlere açığım, siz olsanız napardınız???)

10 Mayıs 2011 Salı

Bebeğimi görümmm...

Aslında perşembe sabahı için doktordan randevu almıştım ama dün öğlene doğru aratıp müsaitseniz bugün gelebilir misiniz diye rica edince kıramadım. Aslında benim canıma minnet, erken istemiştim randevuyu ama yer yok diye vermemişlerdi. Neyse koca beyi aradım, geldi aldı beni hoplaya zıplaya gittik. Doktor amca tartıyo ya, en çok o kısımda gerildiğim için saat 1 deki randevuya öğle yemeği yemeden gittim, neme lazım 1 kilo kafadan fazla çıkmıyım fırçamı yemeyim dedim.

Neyse efendim, önce sizi tartalım mariposa hanım diyince ürkek bir tavşan edasıyla parmağımın ucunda çıktım. Toplamda 1,3 kilo almışım. 11 haftalık bir hamilelikte benim için harika bir haber bu. Çünkü ilkinde ne olduğunu anlayana kadar 4 kiloyu çakmıştım 3 ayda. Doktorcuğum, ne kadar az almışsınız aferin dedi. Anam hayatımda ilk defa biri bana az kilo almışsın dedi, mutluluktan uçtum :) Doktorcum konusunda şüphelerim vardı ama hepsi geçti bu lafın üstüne, kanım kaynadı sevdim adama bi anda :))

Bebiş iyi sağlıklı, kalp atışını dinledik, hiçbir sorun görünmüyor merak etmeyin dedi. Koca bey de, aaa göz çukurları var yüzü insana benziyo diyo:) Adam şoka girdi heralde diye düşündüm, ilk hamileliğimde her kontrole geldi her şeyi biliyo, bu ikinci çocuğumuz yani deneyimli filan ama böle saçmaladı :) Sanki yaratık doğuracam, lafa bak insana benziyomuş :)))

Saçmalamasını açlığına ve şekerinin düşmesine verdim, doktordan çıkınca hemen yemeğe koştuk. Az kilo almışsın dedi ya telafi etmem lazım:) Yedik yuvarlandık, ben insan ölçülerinde yedim ama koca bey gene sapıttı, üstelik de gelmeden önce evde yemiş, tokmuş, onun üstüne yemiş:) Bu sefer de çok yedim niye iradesizim diye surat astı :) Ben de hadi yavrucuğum sen beni işe bırak, biraz daha birlikte kalırsak kesin ufak çaplı birbirimize sataşıcaz, gel güzel güzel ayrılalım dedim öpüştük ayrıldık :))

İkili test için 10 gün sonraya çağırdı, belki bebeğin cinsiyetini de görürüz dedi. Şimdi koca beyde onun heyecanı var. Kızları çok sevse de için için erkek istiyor biliyorum. Hayırlısı olsun...

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Anneler günü süprizi mi dediniz???

Süpriz miii, o da ne???

Bloglara bakıyorum millet karısına çocuğu vasıtasıyla süprizler yapmış, hediyeler orjinal fikirler filan. Ben size anneler günü maceramı anlatayım. Bir gün önceden sevgili kocacık, kahvaltı için biyerler ayarla da anneler günü için oraya gidelim dedi. İyi bakalım dedim, rezervasyon yaptım. Sabahtan kalktık gittik, tıkındık, sonra kocacık "canım karıcım anneler günün kutlu olsun seni seviyorum neye ihtiyacın varsa söyle de alayım" dedi. Allah razı olsun, teklif etti en azından :)))

Dışımdan " Sağol canım, hiçbirşeye ihtiyacım yok, teşekkür ederim çok naziksin" dedim ama iç sesim " Ya kocacım Allahını seversen odun musun, neye ihtiyacım olursa ben gider alırım zaten, param pulum var, mühim olan insanlık, saksıyı çalıştırcaksın süpriz yapıcaksın, hiçbişey bulamazsan(!) çiçek al bari, anlıyorum özel günlerde 2-3 katına sattıkları için gıcık olup almayı reddediyorsun ama bişey yapaydın beeaaaa" diye haykırıyordu.... :))

Sonra ailece havuza gittik, bizim küçük cadı bir tatlı oldu bikinisiyle, laf atmayan kalmadı. Bütün gün boyunca hiç arıza çıkarmadı ve bütün iyiliği üzerindeydi. Sanırım çocuğa malum olmuş, anneler günü münasebetiyle çok usluydu. Havuzdan sonra beraber uyuduk, sonra da akşam yemeği yiyip Behzat Ç.'yi izleyip yattık :)) Benim için gerçekten çok güzel bir gündü, çok mutlu oldum.

Ama laf aramızda, kızımın biraz daha büyüyüp kendi eliyle yaptığı birşeyi (resim, kart vs) ya da elleriyle topladığı papatyaları vermesini dört gözle bekliyorum, hatta hayal ettiğim zaman gözlerim doluyor :))

6 Mayıs 2011 Cuma

Cuma akşamı sayıklamaları...

Ay içim şişti valla, devlet dairelerindeki entrika Brezilya dizilerinde olmaz. Ben bir kamu kurumunda uzman olarak çalışıyorum. Yani profilim kısmındaki özel sektör husus bir aldatmaca. (Sanki millet benim peşimde de deşifre olucam:)) Nası olsa okuyan da az, vur beline kazmayı, yazacam yazabildiğim kadar....

Geçenlerde acil bir toplantı için İsviçre'ye gitmem istenmişti, 1 hafta var toplantıya anca teklif ediyorlar. Lan benim hazırda pasaportum yok, grinin süresi dolmuş, çoluk çocuk ne halt eder 5 gün diyip reddetmiştim. Şincik istanbula da gittim ya, millete batmış. Elaleme gezme lazım, bi de ben bu birime en yeni gelen kişiyim, görece kıdemli sayılırım ama gene de yeni olmamdan ötürü bööle has eleman muammelesi görmem milleti kıllandırdı. Baktım bugün benle aşık atan tiplerin surat 5 karış, fısır fısır konuşuyorlar. En sonunda biri geldi, "hııı İstanbula gitmişsin sana mı teklif ettiler" filan dedi. Normalde kimseyle tepişmem ama baktım art niyetli yaklaşım var, evet benim gitmem gerekiyormuş özellikle benden istediler dedim, yıkıldı yavrucak.

İnsan aklından geçenleri patır patır diyemiyor. Oysa "bana bak, haddini bil kendine gel, çok çalıştığım için bir nebze ödül veriyorlar, niteliğim de hepinizden iyi, yatacağına çalış da seni de göndersinler" demek isterdim ama yalancı bir sırıtışla yetinmek zorunda kaldım.

Neyse iş hayatı pek anlamsız. Eskiden ne kadar idealisttim, ikinci üniversite okumayı yurtdışında mastır yapmayı planlardım. İkinci üniversite hayal sayılır, ancak açıköğretim olabilir, 2 çocukla zor. Yurt dışı imkanım var olmasına var ama koca beyi ikna edemiyorum, iki sene senin paranı mı yiycez diyip duruyo, özel sektör mantığı işte, bi de çevresini kaybedermiş, ofisi nasıl kapıycakmış vs. oysa herkes (tüm memular) karısına eşlik ediyor hiç de sorun haline getirmiyor.

Diğer bir vukuat, sekreter kızımız (daha doğrusu gürbüz bir kadın 28 yaşında tombul vurdunnu devirecek bir tip ama nedense benden genelde çekinir biraz, mesafeli davranıyorum ondandır ama art niyetsiz çok iyi kalpli) dün bana pat diye "mariposa hanım dikkat edin kilo almaya başlamışsınız" dedi. Anam yutkundum, hıı diyip geçtim. 2,5 aylık hamileyim ondandır diyemedim henüz bilinmesini istemiyorum ama bu aldığım 2 kilo geldi göbeğime yerleşti, saklamak zor olacak sanırım. Bari 4 ay anlamasalardı yaw.. İçinde kötülük olmadığını bildiğim için uyarısını ciddiye aldı, artık şeker-tatlı yok. Ben rejimde bile ufak bir çikolata yada çatalın ucu tatlı vs kendimde hak görüp yiyen bir tipim. Bu hamilelik ayağına her öğleden sonra büyük bir çikolata ya da bisküvi yemeye başlamıştım özellikle son 1 haftadır tatlı olayını abarttım yani. Neyse, onun bu lafı beni kendime getirdi. Şimdilik tatlıyı kestim. Diğer şeyleri canım ne kadar isterse yiycem. Hele tatlısız bir dünyaya alışayım, diğer tuzlu hamurişleri,pilav börek vs de çıkacak hayatımdan.

Cuma akşamı sıkıntısı işte, iş güç yapılmaz bu saatten sonra, yatıp yuvarlanıp elma ceviz tıkınıp, mesai bitimini bekliyim.

Pazartesi görüşürüz...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Özet

İstanbul, beni mi bekledin kardeşim yağdırmak için?? Sabah Ankara'da günlük güneşlik bir hava vardı, dedim ki kendi kendime Ankara böyleyse İstanbul nasıldır oh gözüm gönlüm açılır, ama nerdeee... Adımımı attım ki yağmur yağıyor, dönene kadar da hiç durmadı. Allahtan ulaşım için bu shuttle hizmetini almışım, valla taksiden farksız, hem de güvenli. Biz Ankaralılar, İstanbul'dan korkarız, güvensiz gelir sanki her an kaçırılıcaz soyulucaz filan, paranoyaklık işte. O nedenle içim çok rahattı.

Gittim, kendime sadece 25 dk ayırabildim, onda da Kanyon'da yemek yedim. Yani ben bu İstanbul seyehatinden hiçbişey anlamadım. Bidahaki sefere inşallah. Toplantıda da kafa beyin kalmadı, pestil gibi döndüm ama değdi doğrusu. Otur otur sıkılmıştım, hava aldım geldim. Döndüğümde Ankarayı da sel götürüyordu. Gene de güzel bir seyehatti.

Lakin dönüş uçağında kusmasaydım süper olacaktı:)

3 Mayıs 2011 Salı

İstanbul'u gezip gelicem...

Yarın 1 günlüğüne İstanbul'da bir konferansa katılmam gerekiyor. Sabah gelip akşam 7 uçağıyla dönücem. Normalde görevi reddederdim ama bi hava almaya ihtiyacım var, evdeki bücürük de yokluğumu anlamayacak ben de biraz uzaklaşmış olacağım. Gezmeye hiç vaktim olmayacak ama olsun, daha sonra tekrar gelirim.


Atatürk Hava Limanından 4.Levente en kısa ve ekonomik olarak nasıl gidildiğini bilen varsa bana anlatsın yoksa şu maximiles kartın Shuttle'ını kullanmak zorunda kalıcam. Bi de zannımca beni kimse okumuyor. Yorum yapan bi Allahın kulu yok, "acaba benim yorum ayarlarımda mı sorun var anlamadım" desem poliyannacılık yapmış olurum. Yok kimse okumuyo beni, napiiim benim de kaderim bu:)

Ben gidiyorum, hemen dönücem...

27 Nisan 2011 Çarşamba

Dün geceki hallerimiz

Genelde (!) normal insan gibi yiyorum ama şişmeye devam... Kafayı yiycem, sabah gene 1 saat yürüyüş yaptım. Şimdiye kadar 2 kilo almış bulunmaktayım, 2 ayda iki kilo belki korkunç ötesi değil ama göbek bölgem acaip şişti, dar pantolonlar olmamaya, genişler dar gelmeye başladı. Bu sefer çok farklı olacak gibime gelmişti ama gene davul gibi olucam şimdiden belli oldu. :(

Sevgili kocam da elinden geleni yapmakta, 1 hafta önce filan geç gelmişti. Zaten geç gelecek diye sinirliydim, beni uyandırınca iyice cinlerim tepeme çıktı, gel bak ne aldım sensiz boğazımdan geçmedi diye mutfağa sürükledi, 40 tane midye dolma almış gece gece. Oturduk limonu sıka sıka yedik gecenin ikibuçuğunda. Tam da yarı yarıya yemişiz, nası yuttuysam 20 tanesini anlayamadım :)

Ertesi sabah, kocacım teşekkür ederim ama gece bana bişey getirme istemiyorum. Üstelik midye dolma hamileler için zararlı onu hiç alma dedim. Tamam demişti ama dün gece sucuk/ekmek ve köfte/ekmek getirmiş. Bu sefer yemedim, mis gibi de koktu ama yemedim, bi de üstüne çemkirdim alma demedimmi diye:)

Bu yeme içme faslını bir kenara bırakalım. Dün akşamdan bahsedeyim biraz. Akşam 6 gibi eve geldim. 6,30da koca beyi aradım ne zaman gelcen yemekleri ona göre ısıtayım filan diycektim, teli elime aldım kalp kalbe karşıymış(!) koca bey aradı. Ben daha bişey diyemeden ben bu akşam yemeğe gelemiycem canım, bi arkadaşım ziyarete geldi ofise, onunla yemeğe gidicez dedi. Bunu daha önce de yapmıştı, çok kızdım, sen benle dalga mı geçiyosun çok saygısızsın son anda mı haber verilir diye fırçayı bastım. E napim hayır diyemedim diyo. Bana bak, senin o arkadaşların arasında aklı başında adam yok mu, bu adamın karısı ne der kızar mı diye düşünmüyo mu, illa ben millete pislik mi yapayım, huyumu suyumu söyle millet benden tırssın, salak karıları gibi pısırık zannetmesin. Burası yolgeçen hanı mı, söyle bigün önce ondan sonra nereye gideceksen git, kızmıyorum ki diye höykürdüm. Neyse ben bıdı bıdı pörtledim, dışarıda huzursuz olsun morali bozulsun en azından keyif alamasın, alacaksa da az alsın diye saydırdım bu da korktu istersen eve geleyim dedi, ben de ne halin varsa gör, bidaha istemem ona göre dedim. Peki özür dilerim dedi ama zannımca beni susturmak için söyledi :), gene yapacak gibi geliyor bana. Zaten akşam eve geldiğinde pek bir keyifliydi, çemkirdiklerim boşa gitti heralde:) Ama dediğim gibi eline köfte,sucuk bilmem ne alıp gelmiş.

Akşam yemeğinin üstüne bi de gece bunları yiyo, obezlik sınırında ayıcığım :)

22 Nisan 2011 Cuma

Çok uykum var

Bugün sabah da 1 saatlik yürüyüşümü yaptım, şimdi süklüm püklüm oturuyorum gözümden uyku akıyor. Eee 2 gün üst üste erken kalkmak hamile bünyeye ağır geldi heralde. Gecede en az 7-8 defa uyanıyorum. Tuvaletim geliyor, sıcak basıyor, bı anda gözüm açılıyor. Bebeğimle birlikte yatmaktan kaynaklanıyor diye düşünmüştüm ama 3 gündür babasıyla yatıyor ben gene de uykumu alamıyorum.

Dün işyerinde öğle tatilinde kafamı masaya koyup yarım saat uyudum, aman ne rahatsız bi pozisyon, üstüne de boynum tutuldu ama akşama kadar uyanık kalmamı sağladı. Bugün de kestircem azıcık, yeni birimimdeki masam da orta yerde sayılır, gizli gizli de yatamıyorum ki.

Allahım noolur 12 kilo civarında bir kilo artışıyla bitireyim bu işiii :)

20 Nisan 2011 Çarşamba

Bloğuma Kavuştum Şükür :)

Merhaba arkadaşlar, herkes biliyordur Türkiyede bu bloglara erişim engellendi ya ben de öylece kalakaldım. Bi türlü beceremedim, sizlerden kimsenin numarası yok maili yok ulaşamadım. Birkaç post önce artık sık sık her gün yazıcam demiştim, komple engellendi dumura uğradım.

Herneyse efendim, zannımca ben hariç herkes bir yolunu bulup bloğuna ulaşmış, pek sahipsiz bırakmamış. Ben tabi bilgisayar özürlü bir tip olarak yasak nasıl olsa kalkar diye beklemekten başka bişey yapmadım. Bugün de tesdadüfen kontrol edeyim diye baktım, sayfa açılınca pek bir sevindim:)

Bundan sonra daha şevkli yazıcam anacım, alıştıktan sonra blogsuz kalmak sizleri okuyamamak pek zormuş.

Yaklaşık 1,5 aydır belki de daha uzun zamandır görüşemiyoruz, kendimden bahsedeyim birazcık. Ben hamileyimmm:))) 8 haftalık oldu. Arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla ikinci çocuklarda hamileliğin ilk üç ayı zor geçiyormuş kilo veriliyomuş sonra da az alınıyomuş. Bekledim bekledim bende bişey yok, hafif bulantılarım oluyor ama yememi engelleyecek kadar değil :) Ben de ne güzel bu sefer hafif hasarla atlatırım diye sevinmiştim ama nerdeee... 2 ayda 2 kilo aldım. Aklım başıma geldi ama, gene yürüyüş arkadaşımı ayarladım, sabahları 1 saat işe kadar yürüycez, bugün başladık mesela. Haftada 3 gün yürüsem insan şeklinden çıkmadan bu hamileliği tamamlarım gibi geliyor :)

Ay bloğumu buldum yazdım ferahladım. Bu postu yayınlar yayınlamaz sizin postları okumaya başlıycam. Kaldığımız yerden devam.... :)Herkesi öpüyorummmm

28 Şubat 2011 Pazartesi

Bağırmanın sonu/serbest çağrışım/karmaşık bir post

Dün akşam eşim dışarı çıkacaktı. Annem bebeğe bakıyordu evdeydi biraz sohbet ettik, moralimi bozdu, sanki tüm enerjimi çaldı çıktı gitti. Hadi madem kocan yok bize gel yemek yiyelim filan dedi ama gidermiyim hiç. Farkında bile değil moralimi bozduğunun, aklınca olanları başkasının ağzından anlatıyo bana mesaj vermek için. Görüyorum ki salak saçma insanların benim ve abimin hakkında kötü konuşmasına izin vermiş, sırf onlar seni çok üzüyor hayırsız evlatlar ben öyle olmayacağım dediği için. Bunu diyen de hayırsız salak kuzenim. Aslında bunu ayrı bir post olarak yazacaktım ama aklıma geldi burada bahsetmeden geçemeyeceğim. Bir ileri bir geri yazıyorum, baştan sondan eklemeler yapıyorum, kel alaka bulabilirsiniz baştan söyliyim.

Eve gittim, annem güler yüzlü bebek mutlu güzel bir gün geçirmişler bakıcımız da evi temizlemiş pırıl pırıl. Önce havadan sudan bahsettik, günün nasıl geçtiğinden sonrasında annem ben aslında üzgünüm canım sıkıldı dedi. Neyin var annecim anlatsana diye ben sordum. Olay da şu; Annanem ankarada olan kuzenimle neden ilgilenmiyorsun diye annemi sıkıştırmış, nebiçim teyzesin filan demiş. Bu kuzenim de o kadar hayırsız ve çıkarcı ki anlatamam, eskiden küçük onun huyu öyle aslında iyi biri filan diye geçiştiriyordum. Anaaaa aslında adam koca herif(25 yaşında), sadece kendini düşünen bencilin hayırsızın teki. Annesini üzer,ablasını aramaz, bizi aramaz, kocam biryere yemeğe çağırınca koşa koşa gelir ama kocamın annesi gibi sevdiği teyzesi vefat edince ancak telefonla aradı, ankarada olduğu halde evimize bir başsağlığına bile gelmedi, öyle bir tip işte.

Neyse annem annanemden fırçayı yiyince, annaneme ben onu kaç defa çağırdım evime yemeğe davet ettim, ilgilendim kendisi bi kere aramadı. Zaten vefasız, zaten kıymet bilmiyor eniştesi onunla nekadar ilgilendi de arkasından kılıbık diye konuşuyor (Bu kuzen, küçük teyzemin gerçekten mükemmel evine düşkün iyi kocası hakkında anneme kılıbık demiş,), ayrıca da bana senin çocukların gibi vefasız olmıycam dedi ama annesini hiç arıyıp sormuyo(ben ve abimi kötülemiş biz çok hayırsızmışız annemi ağlatıyomuşuz bu öyle olmayacakmış, tribünlere oynamış sağolsun:)), ben yeterince görevimi yaptım daha da ilgilenmiyorum demiş. Annanem bu kuzeni aramış, sen nebiçim konuşuyorsun enişten hakkında demiş, kuzen annemi aramış niye annaneme diyosun demiş bla bla... Gerisi beni hiç ilgilendirmedi.

Ah annem ah, g.tü boklu vasıfsız insanlara neden abimle beni kötületirsin. Senin ağzına iki parmak bal çaldı diye neden konuşmasına müsade edersin. Sen kendine bak önce kendin hayırlı evlat ol diye neden demezsin. Aslında konumuz bu değildi ama laf arasında kendinin de bizi kötü anlattığını yakaladım. Ve ondan yüz alan salaklar da pırlanta gibi abim ve benim hakkımda konuşma cüretini kendinde bulabilmiş.

Çok hayırlı ilgili değilim ama kötü de değilim gücüm yettikçe maddi yardımda da bulunuyorum, gidiyorum geliyorum asılmamaya çalışıyorum ama annemde sanırım sinir hastalığı var en ufak bir eleştiride gözyaşlarına boğuluyor. Eleştiriyi bırak birine olan olayı anlatırken de ağlıyor. Ben de artık onunla onu üzecek konuları konuşmuyorum. Bu sefer kendini haklı göstermeye ve o konuda konuşmaya çalışıyor. O zaman bir kere sesimi yükseltmeden ama sert bir ses tonuyla yanlışlarını yüzüne vuruyorum gene ağlıyor. Aşamadık bu kısır döngüyü.

Madem başladım sonunu getireyim, biraz içimdekileri dökeyim. Aslında annem okadar iyi ve fedakar bir anneydi ki anlatamam, resmen saçını süpürge etmiş, hem çalışmış hem bize bakmıştır. Annemi çok seviyorum, hele ki yaşlandı, üzmemeye ekstra gayret ediyorum fakat kocam annemi sevmiyor bencil olduğu için, hamileliğimin başında tatile yazlığımıza gitmişti, sonuna kadar hiç dönmedi ve erken doğum tehlikesi geçirdiğimde hastanede yatarken doğurcaksan geleyim, yoksa erkenden getirme beni dedi. Ben de anne ben hastanedeyim doğabilir de doğmayabilir de ne istersen onu yap deyip suratına kapatınca lütfedip gelmişti. Ağırıma giden şey de sadece tatilde olmasıydı. 7 ay tatil yaptı kanamadı. Bana hep kayınvalidem baktı,döndüğü zaman da abuk subuk konuştu, kocam saygıda kusur etmiyor ama affedemiyor da. Hala haklı göstermeye çalışınca kendisini, bu konuda konuşmak istemediğimi konuştukça kırgınlığımı hatırladığımı söylememe rağmen üzerime geliyor. En son " anne sen hasta olsan, ben de tatile gitsem 7 ay dönmesem, seni hastaneye abimin karısı götürse, öz kızın anne ciddiyse öleceksen geliyim yoksa tatilimi böldürme dese ne hissedersin" diye sordum, hıı dedi yüzü gözü döndü, o günden sonra (2 hafta oldu) bu konu açılmadı :))

Ya konu nerden nereye geldi, ben aslında sadece alttaki post'u yazacaktım:)

Kocam dışarda olacaktı ya, ben de fırsat bu fırsat akşam salatayla geçiştiririm diye sevinmiştim. Tam limonumu sıktım, koca çanağa dalacaktım telefon çaldı. Hadi ben planımı değiştirdim, kızımızı da hazırla birkaç aile dostumuzla yemeğe gidiyoruz. Madem öyle dedim hazırlandım. Güzel bir yemekti, güzel bir sohbet eşliğinde köfte salata ve kaymaklı ekmek kadayıfından oluşan basit ama doyurucu çok leziz kalori bombası bir menü. Yedik yuvarlandık eve dönüş yolundayız. Aklıma bebeğimin sütünün bittiği, domates ve limon almam gerektiği geldi, marketin kapanmasına da 15 dakika filan vardı. Hadi dedim, dur da almam gerekenleri alıyım çok bişey almıycam merak etme. Koca bey de tamam ama lütfen çok alma, taşıyamıyorum (evimiz en üst kat ve asansörsüz 3,5 kat filan), spor çantam ve bilgisayarım da var bıdı bıdı. Ben de napiiim 5 kutu süt bikaç parça şey aldım, gene de 3 torba oldu. Ay bana başladı çemkirmeye, sen taşıycaksın sen bana bunu hep yapıyosun insan gibi al, niye dolduruyosun. O kadar sinirlendi ki bi anda. Ben de nedense sallamadım, o hali çok komik geldi, iyi ben taşırım ne var çocuğuna süt aldıysan hergün gelip 1 kutu alcak vaktim mi var diye bir kaç cümle edip hiç sallamadım.

Ben sallamadıkça koca bey köpürdü, hiç laftan anlamıyosun inşallah senin de kalbin sıkışır da beni anlarsın bıdı bıdı vıdı vıdı anlatamam yani. biz de kuzumla oynaya oynaya merdivenden çıkıyoruz. Bu sefer apartmanın içinde ses çıkarmayııııın diye bağırdı, apartman inledi :))) Eve girdik hala bağırınıyo kendi kendine. En sonunda kızıma da sesini yükseltti, ben tam saldıracaktım ki minik kuzucuğum "ben seni sevmiyorum sen kötü adamsın" dedi. Ay adam şoka girdi, dondu kaldı. Kocam dıştan asabi mafya babaları gibi gözükür ama içi okadar hassastır ki anlatamam. Önce konuşamadı, yüzü gözü bulandı, sonra gene bana sardı ama bu sefer çok üzgün bir şekilde "seni asla affetmiycem, sen beni kızdırdın senin yüzünden canım kızıma bağırdım" dedi. Ay gülcem gülemiyorum. Ben de güzel güzel oturdum, bak kocacım bu çocuk neden böyle dedi sence, düşünsene bir dedim.
Kocabey-E beni sen kızdırdın bağırdım.
Ben-E sen hep bağırıyosun
Kocabey-Niye bukadar alıyosun, alma diyorum sana
Ben-Niye bağırıyosun tabi alıcam hergün alışverişe mi gidiyoruz
Kocabey-ÜÜÜ bana kızım seni sevmiyorum dediiii, kötü adamsın dediiiii

Arabuluculuk görevi de bana düştü. Barıştırdım kendilerini.

:)) Ama itiraf etmek istediğim şey şu; içimin yağları eridi, aslan kızım ağzına sağlık benim yapamadığımı sen yaptın.:))

25 Şubat 2011 Cuma

Geçmiş sevgililer günü

EE 2 aydır yazmayınca ne yaptım ne ettim haberiniz yok. Aklıma gelenleri kısa kısa paylaşayım. Sevgililer günü mevzuuu... Sevgiliyken(yani kocasından sevgilim diye bahsedenlerdenseniz bu ifade garip gelebilir, ben de ara sıra gaz olsun diye sevgilim diyorum ama artık kendisi kocam, duruma göre kocacım, koca bey veyahut koca odun :)) çok önemliydi(hoş sadece 1 kez sevgiliyken sevgililer günü denk geldi, hemen evlendik:) ama şimdi yemeğe gidelim mi, evde mi takılalım, boşver hediyeyi şeklinde yaklaşımlarda bulunduk ikimiz de. Tabi mübarek güne denk geldiği için, bunu farkettiğimiz anda dışarı da çıkmaktan vazgeçtik.

Hediye almayalım diye konuşmuştuk, gerek yok zaten o beni alışverişe götürüyo ben ona istediği bişeyi alıyorum. Bari birbirimizi kandırmayalım herkes istediği şeyi kendine alır dedik. Amaaa ben 1 ay öncesinden planımı yapmıştım. Hayatımda ilk defa kişiye özel hediye hazırlattım. 100 fotoğraflık aşkımızın albümü... Tanıştığımız andan itibaren neler yaşamışız kısa bir özet gibi. Resimleri seçtim, alt yazılarını hazırladım, sıraya koydum olmadı baştan yaptım, sıra kayboldu site çöktü kafayı yedim yani hazırlaması hakikaten uzun sürdü ama emeklerime değdi. Süpriz yaptım hiç habri yoktu görünce şok oldu. Gözleri dolu dolu sayfaları çevirdi ve şimdiye kadar bana verdiğin en güzel hediye, seni çok seviyorum karıcığım dedi. Meğersem kocamı mutlu etmek basitmiş, sadece düşünceli olmak ve süpriz yapmak gerekiyormuş. Üstelik de pek bir maliyeti olmadı, bi kazak parasının yarısı bile değil.

Bu ağlaşma sarılma faslından sonra günün önemi nedeniyle kendisinin en sevdiği yemek olan incik haşlamayı da dayadım, kendinden geçti :))) Hem yemekyiyip hem de nasıl hazırladın yaa diye sorup durdu :)

Ama söylemek istediğim bişey daha var, bu albüm iyi hoş da kişinin geçirdiği evreler adamın suratına tokat gibi çarpıtor. 4 yılda yıpranmışım vallahi :) 10kilo fazla, biraz gözaltı torbası, biraz yüze gelen olgunlaşma ifadesi derken tekrar kendime özenmem gerektiğini farkettim. Kocacık da rejime başladı :) Bi de kuzucuğum doğduktan sonra kocamla ikimizin fotoğrafı hemen hemen hiç yok, bikaç tane üçlü foto, bayağı anne-kız veya baba-kız foto ve zebil gibi kızımın tek fotoğrafı mevcut:)
İkinci bir albüm yapmaya yetmez yani :) Bu da kendime ve henüz farketmediyseniz size not olsun, kocalarla başbaşa fotoğraf çektirilecekkk :))

23 Şubat 2011 Çarşamba

Döndüm...

Niye gittim hiç bilmiyorum, niye yazmayı bıraktım. Halbuki saçma sapan da olsa yazdıklarım, paylaşıyordum birkaç beni okuyan insanla. Yazmadım ama yazılanları okumaya gayret ettim.

Yeni görevime başladığım hafta çok yoğundum gerçekten. Daha sonra ise şu iş bitsin bu iş bitsin derken baktım 2 ayı geçti neredeyse. Mola verdim ama bilinçli değildi ya da planlanmış.

Herneyse, döndüm. Özledim yazmayı, yazılanları okumayı, yorum yapmayı, paylaşmayı. Beni merak eden arkadaşlarıma çooooook teşekkür ediyorum. Tek tek herkesi ziyaret edicem yavaştan :))

Geçen iki ayda ne yaptığıma gelirsek; Valla bişey yapmadım, ne koca beyle çok büyük kavga ettik, ne büyük bir heyecan yaşadım. Sıradandı yani. Hele bu birimde işlerim okadar yoğun ki, haftanın nasıl bittiğini anlayamıyorum. Keza hafta sonu da aynı hızda bitiveriyor.

Hayatım tamamen küçük kızımdan ibaret hale geldi, akşamları ne kadar yorgun olursam olayım onu mutlu etmek için en az 2 saat birebir oynuyorum. Gece de birlikte yatıyoruz. Babamızı attık gitti :))) Artık gezmeye giderken de baba gelmesin ikimiz gezelim diye tutturuyor, arabayı ben kullanıcam o da arkada tek başına koltuğunda oturacakmış. Ben bu işten çok zevk alsam da babacık gücenmeye başladı. Beni neden istemiyorsunuz diye kapris yapıyo:)

Gelelim ulvi meseleme... Kilo konusunda büyük ilerleme kaydetmiştim. 68 kilo oldum yürüyüş ve rejimle, Eski pantolonlarımın yarısını daha kullanabiliyordum. Ama...

Tabiki "ama"sı var. Gene kilo aldım 70 kilo civarı dayanmaya çalışıyorum. 2 kilonun bukadar büyük fark yaratacağını bilmiyordum. Gene pantolonlar dar gelmeye güzel durmamaya başladı. Tekrar gayret edicem bakalım...

Bundan sonra sık sık yazmayı planlıyorum :))